Klazomenai Antik Kenti, 12 İon kenti arasında olup İzmir’in Urla - Çeşme yarımadasının kuzey kıyısında, İzmir Körfezi’nin ortalarında yer almaktadır. Antik kentin kalıntılarının bir kısmı Urla Kemik Hastanesi’nin de yer aldığı Karantina Adası’nda bulunmaktadır. Klazomenai Antik Kenti’nde ilk bilimsel kazı, 1921 ve 1922’de, bir Yunan arkeolog tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu kazı çalışmalarından sonraki dönemde 1979 ve 1980 yılları arasında da Kültür Bakanlığı bölgede çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalardan sonra da 1981 yılında kazı çalışmaları yeniden başlamıştır. Limantepe’den Cankurtaran ve Ayyıldız tepelerine kadar yayılmış olan antik kentte yapılan arkeolojik kazılarda Arkaik, Erken Tunç ve klasik çağlardan tabakalara rastlanmıştır. Kazı sırasında erken tunç döneminden kalan ve koridorlu ev olarak tanımlanan saray yapısının bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Ardından yine aynı noktaya yakın bir yerde şehri çevreleyen surlar bulunurken diğer yeryüzüne çıkan kalıntılar ise; yuvarlak tek mekanlı evler, çok sayıda fırın ve ocak yerleridir. Bulunan kalıntılar arasında; el havanları, öğütme taşları, toprak kapları da vardır. Klazomenai Antik Kenti’nin günümüze kadar gelen ve çıkarılan buluntular oldukça zengin olup döneme dair bilgiler vermektedir. Bu antik kent dağınık bir şekilde de olsa görülmeye değer yapıtlarıyla ilgi görmeye devam etmektedir. Bu arada İzmir Körfezi’ni gözler önüne seren ve muhteşem bir manzaraya hakim olan Çeşmealtı’ndaki Güvendik Tepesi’ni de mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
Urla'nın kuzeyinde bulunan kıyı ovası büyük bir olasılıkla bir uzun koyun sonradan dolması sonucu oluşmuştur. Önce bir kum setiyle denizle ilişkisi kesilen koy, Zongurlu ve Kocadere çaylarının getirdiği alüvyonlar sonucu bir birikinti ovasına dönüşmüştür. Bu dönüşüm sırasında deniz içindeki doğal bir kaya grubu anakaya ile birleşerek bugün Liman Tepe'nin bulunduğu yarımadanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yarımada; kuzeyinde bulunan kayalık yüzünden kuzey rüzgarlarına kısmen kapalıdır. İzmir Körfezi'ne doğru uzanan kayalık çıkıntının iki uç yanının doğal liman oluşu ve özellikle körfezin deniz ticaretine uygun şartlar taşıması; bu yerin Son Neolitik Çağ'dan itibaren iskana maruz kalmasının en büyük nedenlerindendir Güneydeki bereketli kıyı ovası yerleşiklerin olasılıkla gıda ihtiyaçlarını karşılamıştır. Antik Klozamenai kentinin; tarihöncesi yerleşmelerin yıkıntılarından oluşan tepeyi bir akropol gibi kullanarak hemen güney kesiminde yer alışı, bu alandaki yerleşme tarihini Roma Dönemi'ne kadar devam ettirmektedir. Antik isimlerin çok kez tarih öncesi isimlerden çıktığı düşünülürse, yerleşmenin MÖ 3. bin yıl isminin antik çağ ismine benzeyen bir isimde olduğu ileri sürülebilir. Limantepe, kıyıdaki ve yakın çevresindeki yazlık yapılarla kısmen tahrip edilmiştir. Üzerinden geçen çağdaş asfaltın güzergâh değiştirmesi için de kazı başkanı tarafından girişimde bulunulmuştur.
1983 yılında Arkeolog Musa Baran'ın kurduğu Türkiye’nin ilk oyuncak müzesinde eski uygarlıklara ait oyunlar, Antik Yunan kentlerindeki farklı oyuncaklara ait görseller, ziyaretçilerine tarihi farklı bir açıdan görme imkanı sunuyor. Pişmiş topraktan arabalar, ağaç oyması gemi maketleri, tahtadan çelik çomaklar, çıngıraklar, beş taş, aşık ve daha niceleri. Hepsi de asırlar boyunca farklı coğrafyalarda yaşayan farklı kültürlerin çocukları tarafından oynanan oyunlar ve oyuncaklar. İzmir’in Urla ilçesine bağlı Bademler köyündeki Musa Baran Oyun ve Oyuncak Müzesi, ziyaretçilerine oyunların evrenselliğini gösteriyor. Müzenin kurucusu Musa Baran bir arkeologdu. Selçuk ve İzmir’de müze müdürlükleri de yapan Baran, emekli olduktan sonra doğduğu köye, baba ocağına yerleşti. Anadolu’da farklı uygarlıklara ait antik kentlerde yaptığı çalışmalar sırasında çocuk oyunlarıyla ilgili gördüğü freskler, kazılardan elde edilen oyuncaklar ve binlerce yıl öncesine ait yazılarda anlatılanlar onu 1983 yılında bu müzeyi kurmaya götürdü.
Anadolu’da şimdiye kadar kullanılan tüm zeytinyağı ezme sistemleri orijinal ve replika olarak birebir mevcut.Köstem Zeytinyağı Müzesi Türkiye’nin neredeyse hiçbir müzesinde olmayan teknolojik altyapıya sahip. Tüm eserleri cep telefonunuz üzerinden sesli ve yönergeli olarak dinleyebiliyorsunuz. Ayrıca rehberli gezilere de ücretsiz katılabilirsiniz.
Müze bahçesinde çok sayıda farklı bitki türü, ağaç ve içinde kaplumbağaların da yaşadığı gölet var. Müze her yaş grubuna hitap ettiği gibi çocuklar için özellikle ilgi çekici ve öğretici. Müzenin misyonu arasında çocuklar büyük önem taşıyor.
Köstem Zeytinyağı müzesi restoran ve kafeteryası olmak üzere 2 adet yeme-içme mekanı da mevcut.
İzmir ili, Urla ilçesi, Musalla Mescid mahallesindedir. Urla da en eski mescidin, Musalla mescidi olduğu söylenir. Cuma ve bayram namazları açıkta, namazgahta kılınırdı. Daha sonra mescid yapılmış. Kitabe olmadığından yapım tarihi ve yapan kişi hakkında bilgilere ulaşamadık. Ama saçtan yapılmış levha üzerinde 19. yüzyıl yazısı bulunmaktadır.
Minaresinin ilginç olduğu ve açık minare şeklinde olup merdivenle çıkılması dikkat çekicidir. Mescid avlusundaki iki kişinin mezarı hakkında da bilgilere ulaşamadık. Hazirenin daha çok kişiyi kapsadığı belli oluyor.
Mescid iki kısımdan oluşmakta son cemaat yeri gibi kullanılan girişin hemen sağ kısımdaki mekanda sadece mihrap bulunmaktadır. Diğer kısma giremediğimizden bilgi veremiyoruz.
Mescidin dış duvarları yıkık, kapısı düşmüş vaziyettedir. Acilen bakıma alınması gerekmektedir.